Hi Folks! It’s been a long time since I shared on my blog. Regrettably, I’m gonna pretend chaos of my student life again haha! 🙂 Anyway, let’s get down to business! I’ve been so many vintage store to find the things that I’ll really like. Later on, my dear friend Burak, suggested me a vintage store and I followed them despondently on Instagram. What the hell is that; the store was exactly what I’m looking for all this time!! As restless habit of mine, I got there in no time flat. Then, I was lost with the vintage leather jackets, slacks, furs, vests, shirts..
‘Moda’ ve ‘Hukuk’. Bu iki kelimenin hayatımda edindiği yer, özellikle de moda ve stil bloggerı bir hukukçu olarak, yadsınamaz. Bugünlerde bir taraftan çekim peşinde koşturup bloglayan; diğer taraftan kütüphaneyi habitatı benimseyen o yorgun hukukçu kız çok ama çok heyecanlı! Neden mi? Çünkü haftaya başlayacak olan Fashion Law Institute’ün bünyesindeki ‘Moda Hukuku 101 Eğitimi’ kapsamında moda sektöründe avukatlık yapmak isteyen hukukçular, moda hukuku alanında temel bir eğitim verilmesi amaçlanan bomba gibi bir programa katılıyor da ondan!
Eğer bir hukukçuysanız ve ‘Moda Hukuku‘ kavramı sizin de kulağınıza ilgi çekici geliyorsa; sınıf arkadaşı olma vaktimiz çoktan gelmiş demektir.:)
Ayrıntılı bilgi için:
http://modahukukuenstitusu.org/portfolio/moda-hukuku-egitim-programi/
Yılın beklenen anının gelip çatmasına sayılı günler kala, gelenekleşen yılbaşı wishlisti postumu bir an evvel hazırlayıp Santa’cığıma yollamaya karar verdim. Malum, milyonlarca çocuk ruhla dolu dünya; son dakikaya gelmez. İşin samimicesi, yukarıda görünenin superlative listem olduğunu çok ama çok söylemek isterdim. Ama iş arzu nesnelerinin sıralanmasına gelince, sonsuza dek uzayıcı ve her an değişebilen türden oluyorlar maalesef. İyisi mi, başka ürünlere aşık olmadan gönül rahatlığıyla paylaşayım da gitsin!
Defter: Tom Dixon
Kalem: Stipula
Çam ağacı süsleri: Dolce & Gabbana
Şapka: Maison Michel
Kalem Etek: Acne
Parfüm: Amouage (Sıkmaktan asla yılmayacağım kokum!)
Çanta: Gucci
Ayakkabı: Dr. Martens
Sneakers: Nike
Berjer: Ralph Lauren Home
Fincan: Ralph Lauren Home
Mutlu Yıllar !
Derin bir Ohh! Hem de en derininden.
Vizelerle boğuşurken bir an için hiç kavuşamayacağız sandım. Blog’u bir derece mazur görebilirim; çekimler, düzenlemeler, yazmak, kontrol etmek, paylaşmak vs. derken bir hayli vakit alıyor. Ama ya ,hemen hemen her gün güncellenip bizlere türlü türlü pratik paylaşım alternatifleri sunan ‘Instagram’? Evet, neredeyse ay geldi ondan da soyutlandım. Hayat işte..
Cumartesimin bir kısmını uyuyarak geçirdim. Dile kolay uykusuz 3 hafta! Pazar’ıysa arkadaşım @atakanakturk ile mini çekim-keşif ‘ e ayırdık. Bu seferki durağımız Bomontiada! Evet, biz o ‘ Bir türlü yolunu Bomontiada’ya düşüremeyenler ‘ azınlığındandık. Karaköy ruhuna bir alternatif olur mu bilmem ama kesinlikle yol düşürülesi. 19. yy’dan kalma Bomonti Bira Fabrikası’nda, fotoğrafçılık sergisini ve yapının mimarisini incelerken bir yandan da mekanları keşfetme imkanı bulduk. İlk izlenim tavsiyesi verecek olursam; mekanların küçük görünmesine asla ama asla aldanmayın derim. İçeri adımınızı atar atmaz kendinize oturacak bir yer bulup bol köpüklü biranızı sipariş etmek yerine, ufak çaplı bir keşif gezisine çıkın derim. Zira konseptsel seçenekleriniz bir hayli ‘yelpazesel’.
Türkiye’deki 2. yılında 3. sü gerçekleşen; geride bıraktığımız diğer iki festivaleyse bir türlü denk gelemediğim etkinliktir; İstanbul Coffee Festival. Bu seneyse, 6-7-8-9 Ekim tarihleri arasında Küçükçiftlik Park’ta gerçekleşti. Geçtiğimiz festivallere katılamamam konusunda ”Çok da bir şey kaçırmış sayılmam.” tarzında cümleler kurmayı kestiriyordum aslında; ta ki sırayla sunumları tadımlamaya başlayana dek.. Dünyaca ünlü baristaların showlarından, cupping tasting ve kavurma gibi atölye çalışmalarına; mini konserlerden partylere bu festival, gerçekten yol düşürülesiymiş.